Çarşamba, Nisan 29, 2009

Cevapsız kalan sorular

-İnsanlar hatalarını farkettiklerinde neden hep çok geç olur? Düzeltmek için çaba harcasalar bile neden hiçbir şey eskisi gibi olmaz?
-Her aşkın sonu alışkanlık mıdır?
-Niye aşklar filmlerde ya da masallardaki gibi 'sonsuza dek mutlu yaşadılar' diye devam etmez?
-Sarsılan güven neden asla onarılamaz?
-Erkekler nasıl olur da sevmeden sevişebilir?
-Aşk, sadece metropollerde mi bu kadar çabuk tüketilir?
-Biriyle kısır döngüye düşmeden yaşlanılabilir mi?
-İnsan niye en yakınına hoyrat davranır?
-Aşkı yitirmeden geliştirerek ömür boyu sürecek bir sevgiye dönüştürmek niye bu kadar zor olur?
-İnsan aşık olunca neden herkesten ve her şeyden soyutlanır?
-Neden hep 'seni seveni sev' diye nasihat verirler?

Güle güle git...

İnsan ilişkileri zordur, bilirsiniz..Çalışmaktan keyif aldığınız birini bulmak daha da zordur. Bugüne kadar en rahat çalıştığım, işi beraber sırtlamaktan gocunmadığım arkadaşımı yaşamak istediğim şehre İzmir'e uğurluyorum.
Herkesin kolay kolay yapmaya cesaret edemeyeceği bir şeyi yapıp, İstanbul'da tek başına kurduğu yaşamı bir kenara ayırıp, yoluna başka bir kentte devam etme kararını yürekten kutluyorum. Onun için her şey daha da güzel olacak hissediyorum.
Mutlu ol, huzurlu ol Nikitamu...

Salı, Nisan 28, 2009

Sevgi kebeleği cer

Tam bir sevgi kelebeği modundayım da herkese karşı değil tabii...Bahardan mıdır, sabah gerginliğini atmış olmamdan mıdır bilemiyorum ama şirketteki arkadaşlarımın hepsi gözüme sevgi gösterilesi yaratıklar olarak görünüyor :)
Yüksek lisans yapamayacak kadar tembel olduğum için sertfika programına başvurmayı planlıyorum, hala şirketten cevap bekliyorum ama o bile beni germiyor..
Haftaya dalış eğitimi alıyorum, nihayet :) Güzel şeyler de oluyor hayatta, keyifli şeyler..

Pazartesi, Nisan 27, 2009

Otokontrol devredeymiş farketmemişim

Korktuğum kadar olmamış, sabah herkes bana oryantal cer sultan havaları çekiyordu ama, kimsenin bir rahatsızlığı yoktu gördüğüm kadarıyla :)
Gecenin kanıtı fotoğraflar sabah şirket ağına atılmış ama sonra hemen yokedilmiş.. Baktım bir rezillik çıkarmamışım ya, şimdi gönül rahatlığıyla istediğim kadar atıp tutabilirim..En eğlenceli kişilik de benmişim aralarındaki, walla bensiz eğlenemezlermiş :P

Pazar, Nisan 26, 2009

İş arkadaşlarıyla dağıtılmaz, oryantal hiç oynanmaz

Neredeyse Pazartesi olacak ama benim Cumartesi gecesi aldığım alkol, bünyeyi ancak terkediyor.. İş arkadaşlarıyla geçirilen çalgılı-çengili bi gece ve geceden çoğunlukla hatırlayamadıklarım beynimi zorlamaya devam ediyor. Kısmi olarak anımsadıklarımla yetiniyorum.. Nasıl olsa yarın, gecenin kanıtları fotoğraflar şirket ağına atılmış olacak.
Birazcık saygınlığım vardı, umarım dün gece o da yitip gitmemiştir. İçimdeki asena'yı ortaya çıkardığım anlar yüzümü kızartıyor walla.. Kendim yetmedi, milleti de oynamaya zorladım, yuhhh...O ne yani o ne, ne diye o oryantal kraliçesi tavırların cer!!!
En azından masanın üstüne çıkmadım, ee bu da bir şey...

Cuma, Nisan 24, 2009

İdeal sevgili tiplemesine ek

İdeal sevgili mimine aklıma geldikçe ek yapmaya karar verdim, çünkü yaza yaza bitiremedim
Mesela;
-Bir konu hakkında fikrini sorduğumda bana mümkün olan en kısa sürede yanıt versin.
-Hayatındaki diğer şeyleri benim üstümde tutmasın. Tamam hayatını bana endeksli yaşamasın ama kendimi de üçüncü, beşinci planda hissettirmesin.
-Onunla beraber değilken kafamda, "şimdi nerde, kiminle" soruları olmasın. Beni paranoyak kadın yapmasın.
-Hataları özür dileyince unutuluyor sanmasın, ve benden konunun üstünü örtmemi beklemesin. Hatalarını telafi etsin ve bana sanki onlar hiç yaşanmamış gibi hissettirsin
-Sevmediğim arkadaşlarını neden sevmediğimi anlamaya çalışsın.. "Eee sen kimseyi sevmiyorsun ki zaten" vs... zekasına ve zekama hakaret eder gibi bir sözle karşıma çıkmasın. Empati yapmayı bilsin, bilmiyorsa da öğrensin, en azından çabalasın.

Çarşamba, Nisan 22, 2009

İş hayatının öğrettikleri

Hayatımda tahammül edemediğim bir sürü insan tipi var ama bana göre en gıcıkları kitap okumayanlar ve bunu marifet olarak sayanlardır.
"Hayatımda hiç kitap okumadım", "En son kitap kapağını okulda kaldırmıştım", "Bu hayatı bana kitaplar mı öğretecek?" vs.. cümleler kuran insanların yanıma yaklaşmasından dahi hoşlanmam.. Ama ama amaa 'sevmediğin ot burnunda bitermiş' diye bir söz vardır ki o söz dönem dönem benim suratıma tokat gibi çarpar.
İş hayatı insana pek çok şey öğretiyor ama en çok tahammül sınırlarını genişletmeyi..

Salı, Nisan 21, 2009

Klip ayağına ihanet mi ne?

Justin Timberlake, bitter çikolata kıvamındaki Ciara ile düet yaptı, o şarkıya bir de klip çekti. Ne zamandır yazıcam yazıcam unutuyorum. O nasıl bir kliptir o ? Ciara denilen kadınınki nasıl esnek bir vücuttur ve nasıl erotik sahnelerdir onlar öyle.. Walla o çocuğun sevgilisinin yerinde olsam şirret ruhumu ortaya çıkarıp "Ne işi Justin, yeme beni böyle iş mi olur" deyip Ciara'nın saçını başını yolardım :))
Videoyu eklemedim, izlersiniz nasıl olsa.. Zaten fotoğraf anlatıyor ;)

Pazartesi, Nisan 20, 2009

Pazartesi zırvaları

Güneşli şıkır şıkır bir pazartesi ve biz yine topluca ofiste öğle tatilini bekliyoruz. Açık havada çayımızı yudumlayalım, sigaramızı içelim. Bir saatlik keyif sona erince de işimizin başına dönelim.
Bundan önce çalıştığım yerde öğle tatili diye bir şey yoktu. Yemekleri daracık mutfak gibi bir yerde yer, sonrasında masaların başına dönerdik. Gün ışığından mahrumduk, kötüymüş gerçekten..
Patronların, çalışanlarının insan olduğunu unutmaları bana çok ilginç gelmiştir hep.. Belki de patron olmanın gerektirdiği budur bilemiyorum. Elemanlara makine gibi davranmak, onların da zaman zaman dinlenmeye ihtiyaç duyduğunu önemsememek, izin konusunda her zaman sorun yaratmak, tatillerde bile rahat bırakmamak ve teknolojinin nimetlerinden yararlanıp sürekli taciz etmek.
İyi patron ya da yönetici görmemek benim kadersizliğimdir belki de.. Şu 'secret' olayını ben de mi bir denesem acaba ;)

Pazar, Nisan 19, 2009

Ben hiç....

Hoş bir şekilde başlamadım aslında hafta sonuna, tam da "artık huzuru buldum galiba mutluyum" derken yine patladım. İnsanların dengesizliği beni fena halde germişti ki dostlar yardımıma yetişti..
Planladığımdan daha farklı ama yine de çok güzel bir hafta sonu oldu.
Kızlarla 'ben hiç' oyunu oynamayalı çok uzun zaman olmuştu, yine kafa bi milyon kalktık masadan..Sabaha karşı birbirimizin yüzüne bakarak gülmek en keyifli kısmıydı.
Nefret ettiğim pazartesiyi hatırlamak bile benim keyfimi kaçıramıyor :)

İdeal sevgili (var mı ki acaba?)

Sayın 91 'ideal sevgili nasıl olmalı' diye bir mim göndermiş, ee cevaplamak boynumuzun borcu..
Şimdi efenim, erkek kısmısından beyaz atlı prens çıkamayacağını daha ortaokul çağlarında anlamış bir kişi olarak hayatımda beklentilerimi sınırlamayı öğrendim..Ama burası blog olduğuna göre sınırlamadan yazalım, bakalım kaç madde çıkacak ;)
-İdeal sevgili güvenilir ve sadakat duygusu gelişmiş bir adam olsun.. Maça gidiyorum dediği zaman barda içiyor çıkmasın yoksa fena bozuşuruz.
-İş hayatı konusundaki streslerini ilişkiyi etkileyecek şekilde bana yansıtmasın.
-Arkadaşlarımla iyi geçinsin, arkadaşlarıyla ya da ailesiyle benim aramdaki ilişkiyi de dengeli tutsun.
-Zeki olsun ama zekasını gözüme sokmasın. Güzelliğine mağrur kadınlar gibi zeki erkeklerin de bunu karşısındakinin gözüne sokmaları bayar beni
-Mantıksız kıskançlıklar yapmasın. 'Bunu giyme, oraya gitme' gibi sözler beni sıkar. 13 yaşında bebe değiliz, nerede nasıl davranacağımızı biliriz yahu ;)
-Güzel içsin, içerken güzelleşsin ama sarhoş olmasın, çakırkeyfin gözünü çıkarmasın
-Rakı muhabbeti iyi olsun, muhabbet olmadan içilen rakının keyfi çıkmaz çünkü.
-Nereye gidilir, orada ne yapılır bilsin. Her buluştuğumuzda 'sen nereye istersen oraya gidelim' demesin. Atının terkisine atsın götürsün işte (hala beyaz atlı prens tribi var derinlerde bi yerlerde)
-Güzel giyinsin, kıyafetler üzerinde emanet gibi durmasın, sevgili olacak kişi stil sahibi olsun
-Çok alıngan, çok şımarık, şirinlik muskası olmasın.. Çocuk bakıcısı değiliz, bu yaştan sonra da olmaya niyetimiz yok
-Bana karşı sorumluluk sahibi olsun, araba bozulup yolda kaldığımda ve aradığımda bi zahmet o telefona baksın, kurtarsın beni (Başıma geldi de acım var bu konuda)
-Uzun boylu olması tercih sebebi olur, düzgün bir vucuda hayır denmez ;)
-Ben spor yapıyorum, lütfen o da yapsın bişiler. Mümkünse iyi bir yüzücü olsun, severim
-Karşısındakinin aktif çalışan bir kadın olduğunun bilincinde olsun, her şeyi benden beklemesin. Yemek, çamaşır, ütü vs.., bunlar paylaşılsın arkadaşım
-Tutkulu olsun, sevdiğini göstersin (eğer seviyorsa tabii, sevmiyorsa da oyalamasın beni. Yaşım geçiyor :P ). 'Bu adam benim için dünyayı karşısına alır' izlenimi versin en azından
-Bencil olmasın
-Sosyal olsun, her günü de evde pinekleyerek geçirmeyelim
-Saat dışında aksesuar kullanmasın. Bileklik, kolye gibi şeylere kıl olurum
-Benim dışımda hobileri olsun. Hayatını bana endesksli yaşamasın, üzülür yoksa
-Kalk şuraya gidelim dediğimde mızmızlanmasın, hiç çekemem
-Çok ilgisiz olmasın, aşırı bunaltıcı hareketler de sergilemesin..O ayarı yakalasın
-Huzur versin huzur
-Ben zaten baskın bir kişiliğim, o da silik olmasın ama birbirimizi bastırıcaz diye kan çıkarmayalım.
-Sinema, edebiyat ve müzik konusunda bilgili olsun. Konuşamadığım adamın yanına bile yaklaşmam ama çok konuşup da beni bunaltmasın.. Yine o denge meselesi işte, kursun işte o dengeyi
-Kişisel bakımına dikkat etsin ama kendine takıntılı olmasın. Erkeğe yeri gelince serserilik de yakışır
-Esprili olsun, karşılıklı bol bol gülelim
-Sürpriz yapsın ara ara, şaşırtılmayı seviyorum
-Onun yanındayken kendimi güvende hissedeyim
-Dünya üzerinde yalan söylemeyen insan olmadığına göre b.kunu çıkarmasın diyeyim bari
-Aşırı nazik olmasın, benim de ağzım bozuktur ama küfür ederken de yanındakinin kadın olduğunu unutmasın
-Ve ve vee klozetin kapağını kaldırsın, işi bitince de indirmeyi bilsin. Bu yaştan sonra kimseye tuvalet eğitimi veremem :)
Ohooo daha yazsam yazarım da bunların bi kaç tanesini bir arada bulmak zor, o yüzden artık hayallerime bir dur diyeyim..
Baktım bi çoğuna gitmiş bu mim, ben göndermeyeyim bari :)

Cuma, Nisan 17, 2009

Mutlu planlar

Yorgunluk, mutluluk, hafiflik ve biraz gerginlik.. Son bir haftadır hissettiğim şeyler bunlar..
Omuzlarımdaki bir yükü sonsuza kadar attığım için hafif, çok çalıştığım ve yatağa asla erken giremediğim için yorgun, görev değişimleri yüzünden gergin, son olarak da nihayet gelen bahar ve beraberinde getirdiği heyecanlarla mutluyum :)
Gergin geçen bir haftayı bitirmiş olmanın düşüncesi bile beni gevşetiyor..Cumartesi sabahına her şeyden uzakta huzurla giricem..
İki yakın dostumla beraber Galata'daki yeni butikleri keşfedicem, festivalin son gününe yetişip bir film seyredicem, robinson crusoe 389'a gidip kendime sinema kitapları alıcam (ideallerimi yok ettim ama hala hayallerim var) Kahveli, çikolatalı -gün akşama sarkarsa- belki şaraplı huzur dolu bir Cumartesi geçiricem..

Bu planı da şu an yaptım, iki arkadaşımın da henüz bana eşlik edeceklerinden haberleri yok, eh buradan öğrenirler artık ;)

Perşembe, Nisan 16, 2009

Şarap! Şarap!

Akşam kızlarla şarap günümüz var.. Normalde cumaları olduğu için ve ben ekseri cuma akşamları şirkette kaldığım için son ikidir onlara katılamamıştım, haliyle son dedikodulardan mahrum kalmıştım..
Eh bu akşam bunun telafisi var işte :) Önce biraz atıştırmaca, sonra güzel bir şarapla gevşemece ve kahkaha dolu bir gece..
Benim de anlatacağım bir dolu şey oldu hayatımda.. İşteki değişiklikler, geride bırakılan insanlar ve yeni mutluluklar..

Bu aralar blogu ruh halim sebebiyle stres topuna çevirdiğim için eleştiri aldım :)
Nihayet, bugün taşlar biraz daha yerine oturmaya başladı ve gerginliğim azaldı, artık iyiyim.. İlgilenenlerin bilgisine ;)

Çarşamba, Nisan 15, 2009

Serzeniş

Krizi eleman çıkarmak, maaşları ödememek ve zam yapmamak için kullanan, elemanlarının parasını kendinden 30 yaş küçük manken bozmalarıyla yiyen, karnaval zamanı Rio'da, festival zamanı Cannes'da olan, şatafatlı evinde şatafatlı partiler veren, kendini hala genç sanan sevgili patronum; lafım size..
Elemanlarınız olarak, ne şartlar altında kaç kişilik işler yaptığımızı bile bile hakkımız olan parayı vermediğiniz için topluca beddua seanslarına başladık. Geçen seferki sizi maddi olarak epey bir zarara uğratmıştı, bu kez daha değişik şeylere darbe vurmayı planlıyoruz..
Bu kadar bedduaya hala yaşıyorsunuz ya 'kötüye bir şey olmaz' lafının ayaklı kanıtısınız..

Salı, Nisan 14, 2009

Yorumsuz

Ailenizden birini kaybetmek acı verir. Önce bu acı hiç dinmez sanırsınız, hep bu kederli ruh haliyle yaşayacağınızı, ömrünüzün kalanını acı içinde geçireceğinizi düşünürsünüz..
Zaman her şeyin ilacıdır gerçekten, acınız küllenir, soğur.. Hayatın karmaşası ağır basar, yaşarsınız işte..
Artık ondan konuşurken etkilenmezsiniz.. Kaybınızı yeni öğrenenler üzüntüyle size teselli kelimeleri söylerken 'çok oldu' dersiniz, 'üzerinden çok zaman geçti...'
Sonra bir an gelir, bir şarkı duyarsınız, eski bir resim görürsünüz, yeniden hatırlarsınız..İçiniz acır, ona karşı yaptığınız hataların bir telafisi olamayacağını bilmek size acı verir, verir ama yapacak hiçbir şey yoktur işte...

İntikamın kokusunu alır gibiyim

Sığ insanlara laf anlatmak ne kadar zor oluyormuş. Hayatıma uzun zamandır sığ insan giremediği için heralde unutmuşum. Bu da kendi isteğimle dahil olanlardan değil, iş yüzünden burun buruna geldiklerimden..
İşin olurunu ve olmazlarını anlatıyorum, yok anlamamakta ısrar ediyor. Bundan sonraki kariyer hedefini patronun ağzından çıkacak kelimelere bağlamış.
Beni de gencim diye tecrübesizim, iyi niyetliyim diye de gerizekalıyım sanıyor..
Ama dur sen dur, kim demiş sana 'cer saftır' diye..Ah zavallıcık, senin o renksiz hayatını bak nasıl şenlendiricem ben ;)

Pazartesi, Nisan 13, 2009

Gerilim Hattı

İş yerindeki stresim aldı başını yürüdü.. Terfi adı altında kaldırabileceğimden fazla sorumluluk yükleme çabaları, yöneticilerin tek boyutlu düşünmeleri, karar verme zorunluluğu ve zorlamalar feci halde canımı sıkmaya başladı. Daha hafta başından yüksek gerilim hattı gibi dolaşıyorum ortalıkta, dokunanı çarpıyorum.
Çözümsüz bir dangalıklar silsilesinin tam ortasına düştüm, haklıyım ama bu haklı olma durumunun bana kazandırdığı bir şey de yok..
Akışına bırakmak en iyisi mi olacak bilemiyorum..Kararsız, gergin, umutsuz ve yüzü gölgeli bir kadın olmaktan sıkıldım, kendimden sıkıldım işte...

vs..vs...

'Aşk' kelimesi çok söylenince, her yerde aşktan bahsedilince, anlamı sıradanlaşıyor sanki..Aşk, ilişkiler, kadınlar, erkekler, vs.. hep dillerde..
Birine hemen 'sana aşığım' ya da 'seni seviyorum' demek samimiyetsizce gelmeye başlıyor. Kolay aşık olunuyor, kolay terkediliyor. Her şey çok kolay tükeniyor. Ne yazık...

Pazar, Nisan 12, 2009

Bir tatil günü cüzdan nasıl boşalır :)

Kendimi kapatma dönemine girdiğim zamandan beri görüşmediğim arkadaşlarımdan biriyle buluştum bugün. Yarı güneşli bir pazar gününü alışveriş yapmaya ve sık kahve molalarına ayırdık. Geçmiş ilişkilerden , erkeklerden, ailelerden bahsettik, konuştukça daraldık, daraldıkça kendimize bişiler aldık..
Hayatımızda aslında hiç varolmayan adamlarla birlikte olarak nasıl da zaman kaybettiğimizi düşünüp derdimize yandık. Sonra suçlamalardan vazgeçip, her yaşanmış şey aslında kötü ya da iyi bir çeşit tecrübedir deyip kendimizi avuttuk..
Kendimizi kandıramadığımız, gün sonunda boşalan cüzdanlarımızdan anlaşıldı :)

Cuma, Nisan 10, 2009

Mutlu bir an

İstanbul'da hava çok güzel.. Bu küçük çay-sigara molası bile ilaç gibi geldi ama asıl istediğim şöyle boğaza nazır öğle rakısı içmek..
Kuzguncuk iskelesinin dibinde İsmet Baba'da illaki cam kenarındaki masaya oturmak, tanıdık yüzlerle selamlaşmak, yan masamdaki turistlere "İstanbul'un en iyi meyhanesi burası, iyi ki buraya gelmişsiniz" demek, bir sigara yakmak, karşımdaki anlatırken dinlemek, dinlerken demlenmek..kadehleri tokuşturmak ve masaya vurmak 'burada olanlara olmayanlara diye'..
Her şeye sil baştan yeniden başlamak, kırgınlıkları hatırlamamak üzere unutmak, hayatımdan gelen geçen herkese teşekkür etmek içimden ve mutlu olacağıma bu kez gönülden inanmak..
Bunu istiyorum işte, hayatın karmaşasından uzak kendime minik bir mutluluk anı çalmak, baharın gelişini böyle kutlamak..

Perşembe, Nisan 09, 2009

Denge

aşkım da değişebilir gerçeklerim de
pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
yan gelmişim diz boyu sulara
hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
hiç birinizle dövüşemem
siz ne derseniz deyiniz
benim bir gizli bildigim var
sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım
ben tam kendime göre
ben tam dünyaya göre
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız...

Çarşamba, Nisan 08, 2009

Aşk acısına birebir, iç kurtul yavrucum

Söyleye söyleye yaptırdık galiba :) 'Eternal Sunshine of the Spotless Mind' gerçek oluyor. Kötü anıları silen, hatta aşk acısını unutturan ilaç bulunmuş. Adı da ZIP'miymiş ne, öyle bir şey işte..
Biz travmatik süreçleri atlatalı çok oldu da ihtiyacı olanlar biraz daha bekleyecek malum deneme süresi.. Ee o zamana kadar geçmezse acıları, alıp kullanırlar artık...

Salı, Nisan 07, 2009

Günüm şimdi aydınlandı

Cumartesinin programı Salı gününden gelir mi? Gelir...
Canımın içi Ari'm balım peteğim, Fransa'dan geliyor...Cuma gecesi havalimanında başlayacak hafta sonu, Pazar gecesi Ada'da sonlanacak. Sadece birkaç gün kalacağı için ikimiz yapışık ikizler gibi yaşayacağız. Özetle hafta sonu kapalıyım
Bir anda tüm sinirim, gerginliğim uçup gitti. Ayakkabı konusunu tekrar düşünüyorum ama kendime söz geçiremiyorum ;)

Sinirliyim




Çok ama çok sinirliyim.. Bugün önüme çıkan en şuh, en yüksek topuklu stilettotu saflarıma katacağım, bu şimdiden belli oldu. Jimmy Choo mu olur, Manolo Blahnik mi yoksa Christian Louboutin mi bilemiyorum, ama bildiğim tek şey o stilettoya maaşımın tümünü yatıracağım. Bir zerre de pişmanlık duymayacağım, o kadar sinirliyim...

Pazartesi, Nisan 06, 2009

Parmak ucunda

Kargom geldi, hızlı gönderinin gözünü seveyim.. O kadar güzeller ki, içimde bastırdığım primadonnayı gün ışığına çıkardılar :) Figürler aklımda, hala parmak uçlarında da yükselebiliyorum, yani akşam evde bi Red Giselle, Clara ya da Prenses Odette olabilirim...

Pazar, Nisan 05, 2009

Arınmak istiyorum

Okul çocuğu gibi hissediyorum kendimi pazar akşamları.. Pazartesinin haftanın ilk iş günü olması dolayısıyla stres basıyor..Hani okul için hazırlanılır ya, banyo yapılır, anne çocuğun formasını ütüler, kitaplar defterler çantaya yerleştirilir ve çocuğun aklından da 'keşke yarın okul olmasa' düşünceleri geçer ya, onun gibi..
Okul yıllarından beri her şey aynı sadece şekil değiştiriyor..Pazar akşamları yine çantanı hazırlıyorsun, yine banyo yapıyorsun..Benim gibi anne yardımı alamayan tembel tenekeler (!) gidip gömleklerini kuru temizlemecide ütülületiyor :)
Bu kısır döngüyü ne zaman aşacağımı merak ediyorum..Bir uçuş kartı reklamı benim canımı fena halde sıkıyor..Reklamda 'işte hayatınız bu kadarcık yerde geçiyor, gidin dünyanın farklı bir yerinde daha güzel izler bırakın' diyor, reklamı gördükçe içim acıyor...
Haftanın 6 günü çalışan, iki haftalık iznimi bile sadece temmuz ve ağustos aylarında kullanabilen ben, ne zaman nereye güzel izler bırakıcam bilmiyorum...
Sorumlukluk sahibi, çalışkan, başarılı vs..sıfatlarından fena halde sıkıldım.. Ege'nin sularında arınmak istiyorum...

Cuma, Nisan 03, 2009

Kargo bekliyorum

Kışın getirdiği rehaveti bi tarafa bıraktım. İki gün güneş gördüm diye incecik elbiseleri, topuklu ayakkabılarımı ortalığa çıkardım..
O kadar kargaşanın arasından çoktandır unuttuğum puantlarım da çıktı 'pointe shoe'..Uzun yıllardır kullandığım için, zavallıların değil kullanılacak saklanacak hali kalmamıştı.
Hemen internetten puant siparişi verdim, daha kargom yola bile çıkmadı ama ben heyecanla beklemeye başladım bile. Resitale çıkacak zamanları çoktan geçtim hele de bu kadar ara verdikten sonra..Ama özledim dansetmeyi, evde bir iki figür takılırım işte :)

Perşembe, Nisan 02, 2009

..........................

Sadece bir gece sabahladım, yorgunluktan ölüyorum..Gecenin izlerini silmek ancak makyajla mümkün olabildi. Sabaha kadar da şirketteyim, bugün gün bitse bile gece bitmez. Ben yorgunluktan serilir kalırım.
İçtiğim sigaraların mirası da boğaz acısı olarak döndü.

Ama her şey şahane çünkü...............................

Çarşamba, Nisan 01, 2009

Teşekkür


Biten bir ilişkinin ardından herkesin aklına tek bir şey geliyor "biz nasıl bu hale geldik?!?"
Başlarken hep beraber olalım diyorsun, sonsuza kadar sürsün, karşımdaki adam/kadın hep beni sevsin, benim olsun..Aradığı her şeyi bende bulsun..
Oluyor da bir süre, gerçekten böyle oluyor..Önce arkadaşlar çıkıyor hayatından, teker teker..Aramıyorsun sormuyorsun, o var ya artık hayatında, ondan başkasına ihtiyaç duymuyorsun..
Seni sarsıyorlar, "yeter artık kendine gel!"diyorlar duymuyorsun...Onunla tanıştığında geniş bir arkadaş çevresi olan senin, gün geliyor etrafında sadece seni çok seven, ne olursa olsun yanında yer alacak dayanabilen gerçek dostların kalıyor..
Sen yavaş yavaş seni sen yapan tüm özelliklerinden sıyrılıp bambaşka birine dönüşüyorsun, seni sen yapan şeyler aslında karşındakinin de sana aşık olduğu özelliklerin.. Ama sen hala olan bitenin farkında değilsin, senin aşkın hastalıklı bir şekilde boyut değiştirip bağlılıktan ziyade bağımlılık haline geliyor, hala görmüyorsun...
Halbuki bir erkeğe/kadına bağımlı olabilecek yapıda değilsin, çalışıyorsun kazanıyorsun, kendi ayaklarının üstünde kendin duruyorsun ama bunlar senin için yeterli olmuyor.. Sanıyorsun ki yapamazsın, hayat onsuz olmaz..Ne büyük gaflet :)
Sonra o insan sana hayatının dersini veriyor, o hep senin olacak sandığın insan gün geliyor, artık senin olmuyor...İdrak etmek başta zorluyor seni "biz bu hale nasıl geldik" soruları uçuşuyor kafanın içinde
Geliyorsun işte arkadaşım..Benliğini kaybetmeden 'biz' olmayı öğrenemiyorsu(m)n...
O an senin için hiç gelmez umarım, ama gelirse umarım ki yanında benimki gibi gerçek bir dostun olur ve her şeye yeniden başlarsın...

Her zor anımda bana güç veren, bana dayanabilen dostum, kıvırcık kırmızı kafam;
Sana hiç teşekkür etme fırsatım olmadı, iyi ki varsın :)

Laleler hem de beyaz !

Öğle tatili bana yetmedi, kendimi kırlara bayırlara vurmak istiyorum. İçimden hiiç çalışmak gelmiyor..Bütün işlerimi de geceye attım, evden çalışırım diye.. Bahar içimde böyle akıllara zarar şeyler uyandırıyor işte..
Çoook uzaklarda olan ama her zaman en iyi dostum olarak kalan pamuğum beni unutmamış, yılın ilk lalesi bugün ondan geldi..Mutlu muyum ne :)))