Perşembe, Aralık 31, 2009

Hey içkiyi fazla kaçırmayın ;)


Kendime dertsiz tasasız, borçsuz harçsız, mutlu mesut, aşklı meşkli, sazlı sözlü, rakılı balıklı, simitli çaylı, bademli fıstıklı, çikolatalı dondurmalı, alevli meldalı, arzulu fundalı, nagişli melekli, ulaşlı dilemli, dirolu hep dirolu bir yıl diliyorum ;)
Hepinize teker teker hediye alamadım.
Ama biliyorum ki sevdiklerinizle beraberken anlamlanan hayat, en güzel hediye
Yeni yılınız kutlu olsun!
PS: Akşam içkiyi fazla kaçırmayın, yeni yıla sadece çakırkeyf girin ;)

Pazartesi, Aralık 28, 2009

Hazırım

Klişe belki ama doğru, koca bir yılı daha geride bırakıyorum. Ama ilk defa bir yılın bitmesine bu kadar çok seviniyorum.
Sancılı geçti, çok zorladı beni. Çok hatalar yaptım, pişmanlıklarıma yenilerini ekledim. Ağladım, yoruldum, tükendiğimi hissettiğim zamanlar çok oldu
Ama sonra, beni tekrar hayata bağlayan insanlarla tanıştım, özel olduğumu gösteren... Heyecanlandım.
Eski dostlarımı teker teker aradım, çevremi yeniden topladım.
Dalışa başladım ve tam da istediğim gibi bir tatil yaptım.
Sevdiklerimin yanında olmaya çalıştım, olgunlaştım..
Hala insanlara karşı bir kalkanım yok, yaralanıyorum ama umut etmekten vazgeçmiyorum, vazgeçmeyeceğim..
Yeni bir yılın getireceklerine hazırım.
Ayrılıklara barışmalara, yeni arkadaşlara, dostlukların sınanmasına, sabrın zorlanmasına, kaybetmeye kazanmaya, aşkın peşinden koşmaya, yorulmaya, ağlamaya hepsine hazırım..

Pazartesi, Aralık 21, 2009

Bitmeyen beklentiler...


Sevgili arkadaşım 91 beni mimlemiş, e madem mimlemiş o zaman yazalım 2010'dan beklentilerimizi

*Bu yıl leylekler çıksın hep karşıma. Alışveriş için Londra'ya, Ari'nin düğünü için Paris'e, yeni oyunlar ve insanlar için New York'a, ruhum için Hindistan'a, dağıtmak için Amsterdam'a, macera için Fırtına Vadisi'ne, masalların var olduğuna yeniden inanmak için Mardin'e götürsün beni
*Dostlarla daha sık biraraya gelinsin. Pazar kahvaltıları uzadıkça uzasın, rakı muhabbetleri hiç kesilmesin
*Huzur dolu bir ev olsun. Kavga, yalan ve sadakatsizlik bu yıl eksik olsun
*Cer 51 kilo olsun, olsun ki minilere gardropta yer açılsın
*Güneş tende hissedilsin, lacivert suya balıklama atlansın, dalınsın.. Ege olsun, Akdeniz olsun ama deniz hep olsun
*Kız kıza tatile çıkılsın, erkek sinek bile yaklaştırılmasın
*Öğrencilik yıllarındaki gibi şişelerce şarap içilsin, dolu dolu gülünsün, gözlerin içi parlasın
*Film olsun, kitap olsun, müzik olsun sanat hep hayatın içinde var olsun
*Temel denizcilik kursuna gidilsin, o tekne kullanılsın
*Sinir stres, dert tasa, borç harç bunlar bizden uzak olsun
*Sabretmek, affetmek ve unutmak artık öğrenilsin
*Jimmy Choo, Manolo Blahnik ve Christian Louboutin stilettolar dolaplara sığmasın
*Pastacılık kursuna gidilsin, sevdiceklere ellerle pastalar yapılsın
*Melek abla bana sınırsız manik-pedik hakkı versin
*Alev'in düğününde bi Yunan tanrıçası edasıyla salınılsın
*Anneyle daha çok vakit geçirilsin, çay eşliğinde manyaklar gibi dedikodu yapılsın, kocalar çekiştirilsin
*Tango kursuna gidilsin, artık bu yıl gidilsin
*Daha çok çiçek gelsin ama bu yıl beklenmedik zamanlarda gelsin
*Bu yıl çikolata ve dondurmayla geçsin sınırsızca, ama dondurmadan bile çok sevdiceklerim hep yanımda olsun
*Hep güzel haberler alınsın, şerefe şampanyalar patlatılsın
*Sağlık olsun, mutluluk olsun, dostlar hep varolsun

Bu mimi bir de ulaş'ım yapsın ;)

Cumartesi, Aralık 12, 2009

Soy(k)arılar :)

Perşembe akşamı 'Şekspir Müzikali'ne gittik. Haluk Bilginer'in Oyun Atölyesi'ndeki yeni oyunu.. Muhteşemdi. Herkesin harcı bir oyun değil belki ama Shakespeare sevenler için çooook eğlenceli geçiyor. Kesinlikle sıkıcı değil, özellikle oyunda rol alan o 'soykarılar'ın performansı şahane.
Gidin, izleyin, gülün, ömrünüz uzasın :)))

PS: Ön sıralarda izlemeyin. Biz en ön sıradaydık ve oyun hareketli olduğu için kafalar bi sağa bi sola, bi yukarı bi aşağı oynayıp durdu. Diğerlerini bilemem ama ben izlerken yoruldum ;)

Çarşamba, Aralık 02, 2009

Şu dünyada bi murada eremeyecek miyim a dostlar :)


Bi canım sıkkın, bi çok iyiyim, bu aralar biraz dengesizim. Aslında kelimenin tam anlamıyla çok yoğunum. Yoğunluktan blogla ilgilenemiyorum. Gündüzleri sürekli bi uyku halinde olma isteğim var, o yüzden rehavet çöküyor yazı yazarken. Hayatımla ilgili anlatmak istediklerim var, ama yazasım yok..
Günlük konuşmalarla geçiştiriyorum insanları da
"Bayram da geçti gitti değil mi şekerim? Zaman nasıl da hızlı akıyor", "Aralık geldi ama hava lokum gibi" vs.. içi boş cümleler kuruyorum hep..
Oysa ne çok şeyim var anlatacak. Benim için çooooook önemli insanların hayatları hızla değişiyor. Mesela;
Pek sevgili bi arkadaşım Stanford'dan burs aldı, doktora için ABD'ye gidecek. Bi diğeri evlilik hazırlıklarıyla gelinlik bakma telaşında. Öbürü yasak aşka düştü düşecek gibi, hep son anda geri adım atıyor. Annem Bodrum'a taşınıyor. Sevgili (evet barıştık) desen alacaklarının peşinde, bi yandan işiyle bi yandan da benimle uğraşıyor
Ben... Ben mi? Borç batağının kenarından döndüm. O sıkı diyeti salladım ama yediklerime dikkat ediyorum, hala dondurma ve çikolata yemiyorum :(
Arkadaşlarımı da salladım bu aralar...
Arkadaş lafı geçmişken 91 bey, benim bey maça gidecek galiba. Biz de beraber mi seyretsek mi maçı acaba ?