Perşembe, Aralık 09, 2010

Kaç?

"Kaç hayat yaşayınca yorulur insan? Kaç seneden sonra yaşlı, kaç hezimetten sonra bezgin, kaç sevdadan sonra kalpsiz, kaç kelimeden sonra lal olur kişi?" E.Şafak
Soruları çoğaltabiliriz..
Bir insanın büyümesi için kaç acı görmesi gerekir? Doğruyu bulmak için kaç yanlış yapar? Kaç pişmanlıktan sonra vurdumduymaz, kaç bedenden sonra hissiz olur? Kaç kesikten sonra kanamaz artık, kaç yaradan sonra tükenir gözyaşı? Kaç yenilgiden sonra yorgun, kaç yalandan sonra yüzsüz, kaç kavgadan sonra ıssız olur? Ruhu kaç aldatıştan sonra kirlenir insanın?

Çarşamba, Aralık 08, 2010

Yorumsuz

Bazı günler ağlamak istersiniz de gözleriniz dolu dolu olur, boğazınıza bir yumru oturur ama ağlayamazsınız.. İşte bugün o günlerden biri...

http://www.haberturk.com/gundem/haber/579131-sizin-istikrariniz-onun-bebegi

Çarşamba, Kasım 03, 2010

Modern zamanların güçlü kadınlarına...


Ben ufacık şeylerin insanın canını nasıl acıttığını unutuyorum her seferinde. Bir şarkı, bir fotoğraf üstünü kapattığım yaralarımı yeniden kanatıyor.
O anlarda kimseyle konuşmak istemiyorum. Kimse olmasın hayatımda, ben öyle istiyorum. Telefonum çalmasın, hiç kimse halimi hatrımı sormasın. Tüm zaaflarımı o zayıf anımda anlatırım diye korkuyorum. Güçlü kadınların zaafları olmaması gerekir ya kanayan yaralarımın iyileşmesini tek başıma bekliyorum. Çünkü artık kimseye güvenmiyorum ve ne zaman artık hiçbir şey beni yaralayamaz desem hep bir darbe daha alıyorum...

Çarşamba, Eylül 29, 2010

Sözün bittiği yer


Ben bu blogu tamamiyle kendim için, hayatımdan ve yaşadıklarımdan kesitleri hatırlamak için açmıştım. Dönüp baktığım zaman geçmişte neler hissettiğimi hatırlamak için..
Ama bunu unutmamak için yazmama gerek yok. Kendimi çok kötü hissediyorum..
Gazeteyi açtığımda görmek istediğim şeyin bu olmadığını iyi biliyorum
"Mardin’de 2003’te 12 yaşındaki N.Ç.’ye tecavüz ettikleri iddiasıyla yargılanan 33 kişinden 28’i 9 yıl ila 1 yıl 8 ay arasındaki cezalara çarptırıldı. Kararda N.Ç.’nin kendi rızasıyla ilişkiye girdiği belirtildi"
12 yaşında neler yapıyordunuz?
Ben oyuncak bebeklerime elbise dikip arkadaşlarımla yakartop oynuyordum.. Babam henüz hayattaydı ve seks kavramı o günlerde bana uzaktı..
12 yaşındaki bir çocuğun gözyaşlarına bakmadan, onun kendi rızasıyla 33 kişiyle cinsel ilişkiye girdiği hükmünü veren insanlarla aynı topraklarda yaşıyor, aynı havayı soluyor olmaktan büyük utanç duyuyorum...
Uçkuru düşük sapık herifler size gelince umarım cezaevine girince sizi de sıradan geçirirler..

Pazar, Eylül 26, 2010

Bu bir özeleştiri aslında...

Kabul ediyorum, bu aralar fazla dağıttım.. Bu yazı deli-dolu, renkli ve eğlenceli geçireceğime dair kendime verdiğim sözü tuttum ama amacımı aştım.. Çok anlamsız ve gereksiz hareketler sergiledim, bunların sonucunda çok güldüm, çok eğlendim ama ben, ben olmaktan çıktım..
Bu sabah 10 yıllık arkadaşımdan sıkı bir fırça yedim, "kendine gel" ile başlayan ve sıralanan cümleler birbirini kovaladı telefonda.. Yaptıklarımın, olanların farkında değildim sanki, yataktan zorla kaldırılmış ama hala uyanamamış gibi, rüya gibi hatırlıyorum her şeyi..
Tatille tüm bağlarımı koparıp İstanbul'a dönünce yazın ağırlığı üstüme çöktü.. Yorgunum ve bu yüzden bir süre izole bir hayat yaşamak istiyorum.. Sadece işim, evim ve en yakınlarımın içinde olduğu bir hayat.. Temizlik vakti geldi anlayacağınız..
Bu yaz blogu çok ihmal ettim ama sebebi vardı.. Yaşadıklarımı yazdıkça önce hafifliyormuş gibi hissediyordum, oysa ki üstümdeki ağırlık bir kat daha artıyordu öyle hissediyordum.. Geçti, bu bir süreçti ve geçti...
Bu bir özeleştiri aslında, yazıyorum ve sıyrılıyorum...

Pazartesi, Eylül 13, 2010

Sezonu kapattım

I'm back in town dedim, sonra her hafta sonu soluğu Gümüşlük'te aldım.. Bütün bir yaz Cuma-Pazar havalimanlarına koştum.. Bu yaz tüm maaşımı uçak biletlerine yatırdım :)
Mutluyum. Kendime verdiğim sözü tuttum. Renkli, eğlenceli, deli dolu bir yaz geçirdim ama sonunda beklenen oldu, yaz bitti ve Cer sezonu kapattı..
Biraz olsun kendime gelince, tatil sonrası depresyonunu atlatınca bloguma gereken ilgiyi göstericem..

Çarşamba, Ağustos 04, 2010

Hey boyz! i'm back in town ;)

Evet hızlı geçen bir düğün-tatil maratonunun ardından yine şehre döndüm. Alev'i evlendirdim, buna şahitlik ettim. Bütün gece pistte hiç durmadan dansettim, sabahı iskelede karşıladım ve tatile yollandım.
Dünya şekeri bir adamla tanıştım ve istilacılar olarak evini yavaş yavaş ele geçirdik. O da benden çıktı ve 'deli arkadaş' listeme eklendi. Çok keyifli, çok eğlenceli ama aynı zamanda çok da huzurlu bir tatil geçirdim..
Şimdi İstanbul'dayım. Yapacak işlerim, içilecek kahvelerim, dostlara verilecek dedikodularım var.. Ama daha şehrin karmaşasına alışamadan hafta sonu için Bodrum'a uçuyorum. Kısacık bir süre daha ayrıyız..

P.S. Sayın 91 ve pek sevgili Ulaş'ım; aklımdasınız ;)

Çarşamba, Temmuz 14, 2010

Açıklamalar ve mazeretler

Geçen hafta bugün yeni yaşımı kutladık.. Bütün bir hafta kutlamalarla geçti aslında.. Çılgıncasına eğlencelerden ziyade sakin yemekler, bol kahkahalı keyifli sohbetler.. Dostlarım, arkadaşlarım beni yine çok mutlu ettiler.
Yine aynı hafta aldığım sürpriz teklifle hayatımın şaşkınlığını yaşadım. Tüm hayatımı kökten değiştirmeme olanak veren bu teklif karşısında ne söyleyeceğimi şaşırdım. Şimdilik bir karar veremediğim için düşüncelerimi askıya aldım. Kararım netleşince burada da ilan ederim belki :)
Veeeee Alev'in düğünü ve tatil için geri sayıma başladık. Son 10 gün... Bu nedenle zaten ihmal ettiğim blogumu biraz daha sahipsiz bırakırım diye düşünüyorum.. Şimdiden özür ;)

Perşembe, Haziran 10, 2010

Ânı hatırlamak

İzin tarihlerimizi verdik. İstanbul'da günlerdir durmaksızın yağan yağmurlar da kesildi, güneş yüzünü gösterdi. Artık tatil hayalleri, hayal olmaktan çıkıp biraz daha gerçeğe yakınlar..
Çay-kahve otomatının önünde ikinci tatilimi beraber geçireceğim arkadaşımla o anı, daha sonra hatırlamak üzere aklımızın bir köşesine yazdık.

D: Cer artık denizde olmak istiyorum, gözümüzü açsak kapasak ve teknede olsak
Cer: Ya evet lütfen çabuk geçsin şu günler...
D: Bak Cer, ben teknede "hadi artık denize girelim" derken, sana bu anı hatırlatıcam..Tut aklında tamam mı? Zamanın nasıl hızla akıp gittiğini göreceksin
Cer: Tamam D.

Perşembe, Haziran 03, 2010

Yarı yıl karnesi


Yılın ilk yarısı bitiyor neredeyse.. Bakalım 2010'a girerken dilediklerimizin hangilerini gerçekleştirmişiz.

*İlk planda seyahat dilekleri vardı ama leylekler henüz çıkmamış karşıma.
Alışveriş için Londra'ya...Gidemedim henüz ama daha zamanım var
Ari'nin düğünü için Paris'e.. Yapamadım çünkü Ari'm, balım peteğim evlilik kararını yeniden gözden geçiriyor, düğünü erteledi
Yeni oyunlar ve insanlar için New York'a.. Bunu da ben erteledim.Ulaş'ın NY'a gitmesini bekliyorum.
Ruhum için Hindistan'a.. Bu planı ruhen biraz daha yaşlanınca gerçekleştirmeye karar verdim.
Dağıtmak için Amsterdam'a...Hmm bunu bu yılın sonlarına doğru yapabilirim
Macera için Fırtına Vadisi'ne demişim.. Rafting olabilir evet..
Masalların var olduğuna yeniden inanmak için Mardin'e.. Bunu da sonbahara erteledim

*Dostlarla daha sık biraraya gelinsin. Pazar kahvaltıları uzadıkça uzasın, rakı muhabbetleri hiç kesilmesin
Bunu yapıyorum, daha dün akşam en sevdiklerimden ikisiyle beraberdim :)

*Huzur dolu bir ev olsun. Kavga, yalan ve sadakatsizlik bu yıl eksik olsun
Olmadı, yapamadım.. Benden kaynaklı olmasa da başarılı olamadım

*Cer 51 kilo olsun, olsun ki minilere gardropta yer açılsın
Minilere yer açtım ama henüz hedefe ulaşamadım

*Güneş tende hissedilsin, lacivert suya balıklama atlansın, dalınsın.. Ege olsun, Akdeniz olsun ama deniz hep olsun
Olacak, olacak.. Tatil planları yapıldı, uçak biletleri alındı bile :)

*Kız kıza tatile çıkılsın, erkek sinek bile yaklaştırılmasın
Evet bu da gerçekleşiyor, Temmuz'da
*Öğrencilik yıllarındaki gibi şişelerce şarap içilsin, dolu dolu gülünsün, gözlerin içi parlasın
Şişelerle şarap içiliyor, dolu dolu gülünüyor, gözlerin içi parlıyor ama artık biraz hüzün de yerleşti o pırıltıların arasına

*Film olsun, kitap olsun, müzik olsun sanat hep hayatın içinde var olsun
Olmaması mümkün mü?

*Temel denizcilik kursuna gidilsin, o tekne kullanılsın
Off o çok masraflı bir şey işte, ona da bir bütçe ayırıcaz artık yaz sonuna doğru

*Sinir stres, dert tasa, borç harç bunlar bizden uzak olsun
Ümit ediyoruz ama her zaman kolay olmuyor ne yazık ki

*Sabretmek, affetmek ve unutmak artık öğrenilsin
Öğreniyorum, kendimi bu konuda eğitiyorum

*Jimmy Choo, Manolo Blahnik ve Christian Louboutin stilettolar dolaplara sığmasın
Dur bakalım, onlara da sıra gelecek

*Pastacılık kursuna gidilsin, sevdiceklere ellerle pastalar yapılsın
Diyetteyiz yok pasta masta :P

*Alev'in düğününde bi Yunan tanrıçası edasıyla salınılsın
Elbise dikiliyor, muhteşem olacak

*Anneyle daha çok vakit geçirilsin, çay eşliğinde manyaklar gibi dedikodu yapılsın, kocalar çekiştirilsin
Artık kocalar kelimesinde çoğul eki kullanmıyoruz ama olsun, dedikoduya tam gaz devam

*Tango kursuna gidilsin, artık bu yıl gidilsin
Bir eş bulunursa gidilecek

*Daha çok çiçek gelsin ama bu yıl beklenmedik zamanlarda gelsin
Şaşırtıcı bir şekilde geliyor

*Bu yıl çikolata ve dondurmayla geçsin sınırsızca, ama dondurmadan bile çok sevdiceklerim hep yanımda olsun
Tüm sevdiklerim yanımda, benimle :))

*Hep güzel haberler alınsın, şerefe şampanyalar patlatılsın
Her zaman güzel haberler almıyorum ama şampanyalık haberlerimiz var tabii

*Sağlık olsun, mutluluk olsun, dostlar hep varolsun
Varolsun

Umut etmekten vazgeçmediğim, mucizelere değil belki ama değişime inandığım için -bu yıl yine, yeni, yeniden- yaralandım. Bu kez çok kötü yaralandım, ama atlattım..Biraz sükunet, biraz heyecan, biraz mutluluk ve çokça rahatlama hissi hakim şimdi hayatıma..Kendime döndüm. Aynaya baktığımda gördüğüm yüz beni mutlu ediyor. Gözlerdeki ışıltıları, dudaklardaki gülümsemeleri seviyorum. Belki dileklerimin hepsini gerçekleştiremedim, belki aralarında gerçekleşemeyecekler olacak ama kendimi daha çok sevmeyi öğrendim. Kendime verdiğim değerin başkalarına verdiğimin yanında ne kadar az olduğunu bir kez daha hatırladım. 2010 bitmedi henüz ama ben bir yıl daha büyüdüm...

Salı, Mayıs 25, 2010

Bu yaz böyle geçecek...

Hey hey hey tatil ayarlamalarımı yapmaya başladım.. Tüm yaz boyunca hafta sonu kaçamakları için ailenin yanına Gümüşlük'e gidiliyor. Temmuz'un son haftası ise Alev'i Umut'a verdikten sonra Yunan adalarına geçiliyor. Eğer geçilemezse Kaş'a gidiliyor ve ada planı Ağustos ayına kalıyor.. Fırsat buldukça dalışa gidiliyor.. Hareketli, mutlu, bolca eğlenceli bir yaz geçiriliyor..
Ari'm geliyor, İstanbul'u özlemiş olarak.. Kaldığı süre boyunca her akşam içiliyor, birbirinden leziz şeyler sunan restoranlara gidiliyor.. Sabahlara kadar konuşarak ayrı kalınan yılların acısı çıkarılıyor.. Belki kandırılabilirse tatil planına o da dahil ediliyor..
Yeni insanlar tanınıyor, yeni insanların hikayeleri dinleniyor. Sevilenler hayatınızda kalıyor, sevilmeyenlerle vedalaşılıyor..
Güneşle, denizle, kırmızı-turuncu renkleriyle bir yaz böyle geçiyor...

Perşembe, Mayıs 20, 2010

Döndüm...

Topladım kendimi, daha iyiyim.. Yalanlardan ve bahanelerden sıyrıldım.. Sadece inceden bir sızı ve ağır bir yorgunluk kaldı içimde..
Kendimi sorgulamayı bir kenara bıraktım. Nedenleri, nasılları attım soru haznemden..
Dostlarım yanımda, sevdiğim herkes benimle omuz omuza..
Hayatımın bir dönemini kapattım..

Pazar, Mayıs 09, 2010

Yapamadık

Yapamadık, başaramadık..Biribirimizi boğmadan beraber yaşayamadık.. Nerde hata yaptık, ne zaman değiştik anlayamadım..Anlayamadım
Hatırladım, insanların dudaklarından dökülen her güzel sözün gerçek olmadığını bir kez daha hatırladım..
Sorulması gereken çok fazla soru vardı ama hiçbirini sormadım, gerek duymadım. Gitmek isteyeni zorla yanımda tutamayacağımı bilecek kadar büyüdüm..
Kırgınım, üzgünüm ve çok yorgunum.

Pazartesi, Mayıs 03, 2010

Hissizlik hali


Yine bir takım değişiklikler oluyor hayatımda, bu kez sadece anlatmak istediğim insanlara anlattığım için buraya yazmaktan yana değilim. Zaten yazacak kadar da iyi hissetmiyorum kendimi..
'True Blood'a sardım bu aralar. Sürekli onu izliyorum, izlerken de mutlu oluyorum...Bi süre yazıdan ve sözcüklerden uzak kalma kararındayım.. Sadece izleyip, dinleyip, okuyacağım..

Pazar, Nisan 25, 2010

Uyku sorunsalı

Heyy ordakiler, çok uzun zaman oldu biliyorum.. Gerçi mazeretimi beyan etmiştim ama yine de bu kadar ayrı kalacağımızı düşünmemiştim.
Evet spora devam ediyorum, diyet de yolunda sayılır (diyeti bozmak mı? e ben de insanım canııııım, arada kaçamak yapıyorum haliyle)
Görünce bayıldığım ama fermuarını kapatamadığımız elbiseyi dün yine denedim, bilin bakalım sonuç n'oldu? Eveeet biliyorum, muhteşem bi insanım ben :P
Neyse mevzumuz benim yavaş yavaş eski günlerime dönüyor oluşum değil, mevzumuz sevdicekle birlikte yaşamaya başladıktan sonra görülen değişimler..
Yahu adam italya'ya gitti.. Ben burda tek başıma uyuyamıyorum, resmen yatakta yatamaz hale geldim...Alıyorum yastığımı yorganımı salondaki üçlü kanepenin üstüne tüneyip orada sızıyorum. Hayır yani eskiden umrumda olmazdı, evde yalnızmışım korkarmışım fln. Yayılırdım çaprazlamasına ohhhh keyif binbeşyüz...Ama şimdi mümkün değil uyuyamıyorum..

Çarşamba, Mart 17, 2010

Mazeretim var diyetteyim ben


Duygusallığı attım üzerimden, herkes kendi halinden memnunsa bana yapacak bir şey kalmıyor. Son hız kendi hayatıma geri döndüm. Spora başladım, evet evet 'yine' ama bu kez daha azimliyim. Önümde katılmam gereken üç düğün var ve bu düğünlerde bir Yunan tanrıçası edasıyla salınabilmem için de o koşu bandına ve pilates topuna ihtiyacım var.

En azından birkaç kilo verene kadar tüm enerjimi spora ve işe harcayacağım için yazılara ara verilmiştir. Zira yazı yazacak kollarım da ağrılar içindedir ;)

Pazar, Şubat 21, 2010

Ben bugün sadece düşündüm

Ben bugün 6 sene öncesine dönmek istedim, 6 sene önceki o Temmuz gecesine... Güzel ama bir o kadar da tuhaf, benim için aşk ve şefkatle, en yakın dostum içinse ölesiye heyecanla dolu o geceye..
Yanınızda duran adam ya da kadın gerçekten sevdiğiniz insansa ne kadar şanslı olduğunuzu hiç düşündünüz mü? Ben bugün bunu düşündüm, ne kadar şanslı olduğumu.. Kızsam da kırılsam da onlarca kez ayrılsak da araya başkaları girse de hep döndüğüm ve o adamın yanında olduğum için..
Kaderi değiştirmek, zamanı geri alabilmek mümkün olsaydı ne yapardınız, hiç düşündünüz mü?
Ben bugün bunu düşündüm, o geceyi geri alabilmeyi..
İyi niyetle de olsa, söylenmemiş sözleri, hakkında konuşulan kişiye iletmek için 6 sene boyunca yaşadığım her şeyi acısıyla, tatlısıyla, gözyaşlarıyla, hastalıklarla dolu o 6 seneyi yeniden yaşamaya razıydım..
Ağladım hıçkırarak, ağladık birbirimize sarılarak.. Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Her zaman yanımda olan, her zaman dimdik duran, aramızda ne geçerse geçsin bana her zaman dayanacak gücü veren kardeşim yerine koyduğum insanın çaresizliği beni perişan etti.
O Temmuz gecesi çarpıldığı ve hiç unutmadığı adama yazdığı o mektup ve aldığı cevap beni derinden sarstı..
Ne yapacağını bilemeyen ve yardım bekleyen en yakın dostunuza verilecek cevabınızın olmamasının ne kadar acı olabileceğini hiç düşündünüz mü? Ben bugün bunu yaşadım, düşünecek fırsatım olmadı..
Hiç beraber olamasalar da her zaman bir çift olarak gördüğüm çok sevdiğim iki insan, iyi niyetle de olsa söylenmemiş sözler yüzünden istemedikleri halde ayrı hayatlar seçtiler..
Kaderi değiştirmek, zamanı geri alabilmek mümkün olsaydı ne yapardınız, hiç düşündünüz mü?
Ben bugün sadece bunu düşündüm...

Pazartesi, Şubat 15, 2010

Bir erkekle aynı evi paylaşmak

Aslında tembel filan değilim Sadece yazamıyorum bu aralar, zamanım yok.. Evi sevdicekle beraber yaşamaya göre düzenliyorum, eski eşyalara veda ediyorum, dolapları boşaltıyorum, onun kocaman kıyafetlerine yer açmaya çalışıyorum :)
Çamaşır makinesi sürekli çalışıyor, buzdolabı hiç olmadığı kadar dolu, çaydanlık fokurduyor sürekli ve hep kirli birkaç tabak oluyor salondan mutfağa giden yol güzergahında..
Televizyonun sesi sonuna kadar açık, haftanın lig maçlarının özetleri izleniyor..
Rahatsız gibi anlatıyorum ama kesinlikle değilim.. Yalnız yaşayanlar, bazen evde birinin daha olmasına tahammül edemezler bilirim ama ben alıştım.. Komik geliyor hatta...Titizliği bi kenara bıraktım, istediği yerde yesin, istediği yerde içsin, sefası olsun...
Bu kez yapabilecek miyiz diye merak ediyorum. Birbirimizi boğmadan, beraber mutlu yaşayabilecek miyiz ..?

Perşembe, Ocak 21, 2010

Günüm aydınlansın diye...


Johnny Depp'i hep sevmişimdir. Hiç öyle odasına poster asan kızlardan olmadım ben. Bir çoklarının aksine asi görünüşlü uzun saçlı , küpeli erkekleri de beğenmem. Çok aksesuar kullanan adamlardan hiç haz etmem ama onun yeri ayrıydı. Hala ayrıdır. Bohem tarzıyla beni benden alır.
Filmlerini severim, oyunculuğunu çok severim. 'Edward Scissorhands', 'Benny & Joon', 'Ed Wood', 'Don Juan DeMarco' hala favorilerim arasındadır...
Bu resmiyle günümü aydınlatmıştır. Yaşı kaç olursa olsun benim için arzu nesnesidir. Kabülümdür :)

Salı, Ocak 19, 2010

Yalnız mıyım?


Altın Küre Ödül Töreni'nin tekrarını izledim dün. Beni gören biri sanır ki ya ben ya da en yakınlarımdan biri ödül kazandı. Aynı onlar gibi heyecanlandım, ağla ağla içim şişti, gözlerim kurbağa gibi oldu. Ama nasıl ağlamaktır o, kendime şaşırdım..
Ödül törenlerinde böyle olurum ben, ama en çok Oscar ve Golden Globe'da (ilgi alanım sinema olduğu için) Geçen sene de böyle olmuştu. Kate Winslet ağlıyor, tv karşısında ben de hüngürdüyorum :)
Beni etkileyen şey belki de insanların hayallerinin gerçek olduğu ana tanıklık etmektir. Mutluluktan gözlerinin dolması, heyecandan hazırladıkları konuşmaları unutmaları, sinemaya olan aşkları, işlerine tutkuyla bağlı olmaları belki de, bilemiyorum..
Öğrenciyken hayallerim vardı, hayata dair umutlarım.. Şimdi de var tabii ama eskisi kadar bulutlar üstünde değil, mantık çerçevesinde. Nasıl böyle oldum, yıllar geçtikçe korkaklaştım, cesaretimi kaybettim. Hayallerimi unuttum ya da hep daha ileriye erteledim?
Bilmek istiyorum yalnız mıyım acaba?

Hangi hayallerinizi ertelediniz ya da hangilerinden vazgeçtiniz?
Sayın 91 ve ulaş'ım soru sizlere?

PS: mim değildir. Sadece meraktır, malumunuz Cer de meraklıdır ;)

Çarşamba, Ocak 13, 2010

Bir Ömür Otla Geçer mi?


Ulaş'ımın dediği doğru, yeni yılla beraber bir rehavet bastı beni... Nasıl tembelim ama tembel hayvan bile benden daha hareketlidir, o kadar.. Yoğun geçen bir yılbaşı haftasından sonra (evet evet sormayın, pek bi sosyalleştik şu üç günde) elimi kaldırmak bile istemiyorum..
Diyete başlamamın da etkisi var tabii, evet yine otluyorum, salata yiye yiye inek gibi hissediyorum artık kendimi... Eee şu son haftalarda tüm ömrüme yetecek kadar yedim ne de olsa..
Dolayısıyla üretim sürecinden uzaktayım. Kalan bi damlacık enerjimi de işimde kullanıyorum malumunuz bu blog sahibesinin de faturalarını ödemesi gerekiyor..

"Ne diyeti ya sen gayet iyisin" diyen cici arkadaşlarıma mini bir PS:
Kadın kısmı -Victoria's Secret defilesine çıkacak kadar taş gibi olsa da- yine de halinden, kendinden ve de bedeninden memnun olmaz..